Şarkıcılık ve oyunculuğun ötesinde, Fransa’nın kültürel sembollerinden biri konumunda bulunan Juliette Gréco, 23 Eylül’de aramızdan ayrıldı. Fransız Öpücüğü’nün bu haftaki bölümünde, bu efsanevi sanatçının kariyerini, onun en güzel şarkıları eşliğinde gözden geçirdik.
1927 yılında, Montpellier’de dünyaya gelen Juliette Gréco, çocukluk yıllarını Bordeaux’da geçirdi. Çok küçük yaşta geldiği Paris’te şansını önce dans alanında denemeye karar verdi ve 1939’dan itibaren Opéra Garnier’de eğitim almaya başladı. İkinci Dünya Savaşı sırasında başkenti terk etmek zorunda kaldı, 1943’te, on beş yaşındayken kız kardeşiyle birlikte Gestapo tarafından tutuklandı, hatta işkence gördü ancak savaşın sona ermesiyle serbest kalarak Paris’e döndü. Zamanının büyük bölümünü Saint-Germain-des-Prés’nin Le Tabou ve La Rose Rouge gibi ünlü kulüplerinde geçiriyordu. Bu mekanlarda Jean-Paul Sartre, Simone de Beauvoir ve Raymond Queneau gibi isimlerle tanışma şansını elde etmişti. Miles Davis ile yaşadığı ilişki sayesinde kazandığı, tabuları yıkan özgür kadın imajı ve edebiyat konusundaki zevkiyle de kısa sürede Sartre’ın kalbini çalmayı başaracaktı. Ondan aldığı cesaretle müzik kariyerine atılmaya karar veren siyahlar içindeki bu gizemli kadının ilk dönem repertuvarı da yine Sartre (Rue des Blancs-Manteaux), Queneau (Si tu t’imagines) ve Desnos (La fourmi) eserlerinden oluşuyordu.
Şarkıcılığa başlamasının ardından kısa sürede sanat dünyasının tanınmış simalarından biri haline gelen Gréco, onu geniş kitlelere tanıtacak ilk sahne deneyimini 1949’da Le Bœuf sur le Toit kabaresinde yaşadı. "Saint-Germain-des-Prés’nin İlham Perisi" lakabını da yine bu dönemde kazanmıştı. Ne var ki genellikle şair ve yazarlara ait eserlerden müziğe uyarlanan parçalardan oluşan repertuvarı aydın kesimin ilgisini çekiyor ama sıradan halk için biraz fazla edebi kaçıyordu. Bu dönemde seslendirdiği iki parça dikkat çekiyor Gréco’nun. Bunlardan ilki daha sonra Edith Piaf, Yves Montand ve Jacqueline François gibi isimlerce de yorumlanacak olan Sous le ciel de Paris. Aslında ilk olarak 1951 tarihli aynı adlı filmde aktör Jean Bretonnière tarafından seslendirilmişti. Parçanın sözleri Jean Dréjac, müziği ise Hubert Giraud imzasını taşıyordu. Şarkının başarısı üzerine, birkaç ay sonra henüz kariyerinin başındaki Gréco da kaydetmişti parçayı. Bu dönemin ilgi çeken bir diğer şarkısı da bir Jacques Prévert şiirinden Joseph Kosma tarafından müziğe uyarlanan Je suis comme je suis (Olduğum gibiyim). Bu da Gréco için ilerleyen yıllarda bir amblem haline gelecek, Déshabillez-moiile birlikte onun özgür ve kendinden emin kadın imajına katkı sağlayan bir parça olacaktı.
Ellili yıllarda beyazperdede de boy göstermeye başlayan Gréco, 1953’te Jean-Pierre Melville’in, Quand tu liras cette lettre adlı filminde rol almış, çekimler sırasında tanıştığı Philippe Lemaire ile evlenmiş, ertesi yıl da kızları Laurence dünyaya gelmişti. 1957’de Henry King’in The Sun Also Rises adlı filminde küçük bir rol üstelenmesinin ardından 1958’de, Otto Preminger’in Françoise Sagan’ın romanından sinemaya uyarladığı Bonjour Tristesse – Günaydın Hüzün’de, filmle aynı ismi taşıyan George Auric parçasını seslendirdi.
Ellili yıllarda daha çok entelektüel kesiminin ilgisini çeken Gréco, altmışlarda, Saint-Germain-des-Prés’nin sistem karşıtlarının toplanma merkezi olarak görülmekten çıkmasıyla nihayet popülariteyi yakaladı. Bu dönemde fiziksel olarak da değişip daha olgun bir görüntüye kavuşmuştu sanatçı. Bunun yanı sıra repertuarına Léo Ferré (Jolie môme), Jacques Brel (On n'oublie rien), Serge Gainsbourg (La javanaise), Guy Béart (Il n'y a plus d'après) ve Charles Aznavour’un (Je hais les dimanches) da içinde bulunduğu önemli isimlerin eserlerini eklemiş ve aranan bir yorumcu haline gelmişti.
Serge Gainsbourg imzasını taşıyan 1962 tarihli Accordéon, sokaklarda akordeon çalan bir adamın hikâyesini anlatıyordu. Gainsbourg aynı yıl Gréco için özel olarak bir şarkı daha yazmıştı. 1962’de, bir yaz akşamını, Gréco’nun Verneuil Caddesindeki evinin salonunda, birlikte şarap içip müzik dinleyerek geçirmişti Juliette ve Serge. Ertesi gün Gainsbourg, Gréco’ya La javanaise adlı bu parçayı göndermişti.
Altmışlı yılların ikinci yarısında, artık Fransız müziğinin "Grande Dame"ları yani bir anlamda "divaları" arasında anılmaya başlanmıştı Gréco. Bu dönemde Belphégor – Louvre’un Hayaletiadlı dizide başrolü üstlendi. 1966’da yine bu sene kaybettiğimiz, aktör Michel Piccoli’yle evlendi. Gréco, tıpkı şarkılarında olduğu gibi özel hayatında da –o dönemde yaşayan bir kadının olabileceği kadar- özgürdü. Simone de Beauvoir’ın Le Deuxième Sexe – İkinci Cins adlı kitabında tasvir ettiği “kendini ifade etmekten çekinmeyen çağdaş kadın” hikâyeleri, repertuvarının öne çıkan temasıydı. Aynı tema Je suis comme je suis ya da Je suis bien gibi şarkılarda farklı yüzler altında hayata geçiyor, sanatçı 1967 tarihli Déshabillez-moi (Soyun beni) adlı şarkıyla bir anlamda cinsel özgürlüğün öncülüğünü üstleniyordu. Bu şarkıyı aslında Robert Nyel, birkaç yıl önce, âşık olduğu bir striptizci için yazmıştı. Genç kadının sahnede söylemesini planlıyordu şarkıyı. Ne var ki ikili ayrılınca, bu plan da asla hayata geçmemişti. Bestesi Gaby Verlor’a ait parça Gréco’nun çok hoşuna gitti ve 1967 Haziran’ında kaydetti şarkıyı. İlk başta sözleri nedeniyle birçok radyo tarafından çalınmasa da, zamanla Gréco repertuarının vazgeçilmezlerinden biri haline geldi.
Yetmişli yıllarda repertuvarını, Henri Gougaud ve Maurice Fanon gibi söz yazarlarının eserleriyle zenginleştiren Gréco, bu dönemde besteci olarak da 1988’de hayatını birleştireceği piyanist Gérard Jouannest ile çalışmaya başladı. Sanatçının 1972’de kaydettiği Mon fils chante adlı parçanın nakarat kısmında; “Tüm Dünyada özgürlükler yaşayabilsin diye, şarkı söylemek lazım” cümlesi yer alıyordu. Sözleri Maurice Fanon, bestesi ise Gérard Jouannest imzalı şarkıda Fanon aslında Yunanistan’da 1967’de iktidarı ele geçiren Albaylar Cuntasına atıfta bulunsa da, Gréco parçayı seslendirirken Nazi işgali sırasında kız kardeşiyle birlikte tutuklandığı ve işkence gördüğü günleri hatırlıyordu kuşkusuz.
Seksenler ve doksanlarda Fransa’da eski popülaritesini az da olsa yitirse de uluslararası alanda verdiği konserlere devam etti kariyerine Gréco. Bunların arasında 1981’deki Şili konseri ayrı bir önem taşır. Pinochet rejiminin hüküm sürdüğü ülkede, askerlerden oluşan bir izleyici topluluğu önünde, anti-militarist içerikli şarkılarını söylemekten geri kalmayan Gréco, bunun sonucunda ülkeden neredeyse sınır dışı edilse de, bu hareketinden hep gurur duyduğunu söyleyecektir. 1982’de Jujube adını taşıyan otobiyografisini yayınlayan sanatçı, bu dönemde Etienne Roda-Gil, Jean-Claude Carrière ve Allain Leprest gibi söz yazarlarının eserlerini seslendirdi. İki binlere ise Art Mengo, Gérard Manset, Miossec ve Benjamin Biolay gibi isimlerle çalıştığı “Aimez-vous les uns les autres ou bien disparaissez” adlı albümle giriş yaptı. Albüme ismini veren “Birbirinizi sevin ya da ortadan kaybolun” cümlesi Gérard Manset imzalı nostalji dozu yüksek bir şarkı olan Je jouais sous un banc'ın içinde geçiyordu.
Bu albümden üç yıl sonra yani 2006’da; Syracuse, Mathilde ve Les mains d’or gibi eski ve yeni klasikleri yorumladığı “Le temps d’une chanson”’u piyasaya süren Gréco, 2008’de Roméo et Juliette adlı şarkı için rap müzisyeni Abd-Al Malik’le bir araya geldi. 2012’de ise Paris’in köprülerine adanmış “Ça se traverse et c’est beau” adlı albüm çıktı piyasaya. Söz konusu albümde; oyuncu Guillaume Gallienne, Gréco’ya olan hayranlığını ifade ettiği bir parçayı seslendirmişti. Şarkıda, Gréco ile buluşmaya giden ama trafik yüzünden bu randevuya geç kalan bir adamın rolüne bürünüyor ve “Juliette bir diva’dır, Juliette beklemez, Paris’te bir köprü eksik: Bu köprü de Louvre Müzesinin ana avlularından Cour Carée’yi, sol yakada, onun hemen karşısında yer alan Saint-Péres caddesine bağlayan; Juliette Köprüsü” diyordu Gallienne.
Gréco'nun yetmiş yılı aşan kariyeri yolculuğuna bakınca, burada insanları cezbeden en önemli unsurun, onun kendine özgü şarkı söyleme tekniği olduğunu görürüz. Alto sesi, kelimeleri telaffuz ederken onlara gösterdiği saygı, nükteli yorumu ve biraz da abartılı şekilde hareket ettirdiği elleriyle izleyicilerle sahnede adeta konuşan sanatçı, siyah elbisesi içinde, mikrofonun arkasında tüm asaletiyle adeta bir mumya gibi vücudunu hareket ettirmeden duran klasik şarkıcı geleneğinin de son temsilciydi aynı zamanda. 2013’te yayınladığı son stüdyo albümünü, kariyeri boyunca farklı şarkılarını seslendirdiği Jacques Brel’e ithaf etmişti Gréco. “Gréco chante Brel” adlı albümle, bu şarkıların yeni düzenlemelerini bir araya getirerek usta sanatçıya bir kez daha saygılarını sunmuş, 2015'te ise sözleri Miossec imzalı Merci adlı single'la hayranlarına hem teşekkür hem de bir anlamda veda etmişti.
Şarkıcı / Yorumcu | Parça Adı | Albüm Adı | Süre |
---|---|---|---|
Juliette Gréco | La javanaise | Olympia 2004 | 3:18 |
Juliette Gréco | Si tu t'imagines | À l'Olympia 92 | 2:30 |
Juliette Gréco | Sous le ciel de Paris | L'essentielle (1959-1962) | 3:16 |
Juliette Gréco | Je suis comme je suis | L'essentielle (1951-1955) | 2:57 |
Juliette Gréco | Bonjour tristesse | L'essentielle (1956-1959) | 3:21 |
Juliette Gréco | Jolie môme | L'essentielle (1959-1962) | 2:40 |
Juliette Gréco | Accordéon | À l'Olympia 92 | 2:10 |
Juliette Gréco | Non monsieur, je n'ai pas 20 ans | À l'Olympia 92 | 3:58 |
Juliette Gréco | Déshabillez-moi | L'essentielle (1967-1968) | 3:37 |
Juliette Gréco | Mon fils chante | L'essentielle (1972-1976) | 3:06 |
Juliette Gréco | Je jouais sous un banc | Olympia 2004 | 3:01 |
Guillaume Gallienne | Le Pont Juliette | Ça Se Traverse Et C'est Beau... | 2:23 |
Juliette Gréco | Amsterdam | Gréco chante Brel | 3:27 |